Z kuşağı; günümüzde en problemli olarak tanımlanan kuşaktır. En büyük problemleri ise kendilerini ayrıcalıklı özel hissetmeleridir. Oysa onları biraz gözlemleyince büyük sorunlarla savaştıklarını fark ederiz. Asla zaman yetmeyen, işleri hiç bitmeyen, sosyal hayatı olup aile ve akraba ile sosyalleşmeyi sevmeyen bir kitleden bahsediyoruz. İşte gözümüzün nuru çocuklarımızın başlarındaki en önemli problemler.
Yeni nesil insanların başlıca problemleri arasında yer alan en belirgin unsur, hiç bir şeye odaklanamamaktır. Buna bağlı olarak da tembel, enerjisi düşük bireyler olmalarıdır. Hep yorgun olan bu çocuklar aynı zaman da bencil, narsisist ve acımasızdır.
Çoğu gencin tek hedefi, çok başarılı olmak, yaptıklarıyla iz bırakmak, ayrıca lüks bir hayat sürmektir. Ancak, aslında bu hedefler genellikle onların ebeveynlerinin beklentileridir. Bu hedeflere ulaşabilmek için gerekli eğitimi almaları ve kendilerini geliştirmeleri gerekmektedir. Bazen bu imkanlar verilse de, gençlerin bu eğitimleri almaya veya kendilerini geliştirmeye enerjileri olmaz. Bu durumda, zamansızlık, yorgunluk ve buna bağlı olarak mutsuzluk yaşarlar.
Ergenlikten çıkamamış ebeveynler
Bunun temelinde, çocukluğun erken dönemlerinde başarısız ebeveynlik stratejileriyle büyütülmeleri yatmaktadır. Ebeveynler, çocuklarına sürekli olarak onların çok özel olduğunu, her şeyin en iyisine layık olduklarını ve herkesten üstün olduklarını empoze ederler. Çocuklarına, istedikleri her şeyi elde edebileceklerini söylerler. Z kuşağı çocukları da bunları fırsata çevirip uygularlar. Bir şey istediklerinde ağlayıp çığlık atarak isteklerini elde edebilirler. Çünkü ebeveynler, kendi stres seviyelerini düşürmek için “yeter ki sussunlar” diye hemen her isteği yerine getirirler. Bu çocuklar, bu kazanımları okul çağlarında arkadaşlarına karşı “üstünlük kozu” kullanmaktan çekinmezler. Bu zorbalık sadece okul hayatlarında değil sosyalleştikleri her yerde kendini gösterebilir. Tabi bu durum, kişiden kişiye değişen psikolojik normlar göz önünde bulundurulduğunda çocukların başarısının sebebi ve çalışmayı tetikleyici bir unsur olarak da görülebilir. Ancak, unutulmamalıdır ki çocuklar hep isterler. Sınırsız bir doyumsuzluk psikolojisine sahiptirler.
Diğer yandan ebeveynler farkında olmadan çocukların başarısızlıklarında onlar üzerinde baskı oluşturmaya başlarlar. Bu aslında bir tür aile içi şiddettir, onların istenmeyen biri olduklarının vurgusudur. Bu durum hem ebeveynlerde hem de çocuklarda “istenmeyen çocuk – yanlış zigot” psikolojini de doğurmaktadır.
Z Kuşağı çocuklarının başarısı
Z Kuşağı çocuklarında ailelerin parasal etkisi
Günümüzde artık çocukların başarısı ailelerin parasıyla sınırlı olduğu bilinmektedir. Bunu anlamak için ailenin çocuğunun eğitimine ve sosyal aktivitelerine ne kadar masraf yaptıklarına bakmak yeterlidir. Elbet bu masrafların ucunda da çocuktan, önce eğitimsel başarı ve ardından hayata atılma becerileri beklentisi oluşmaktadır.
Eğitim aşamasında çoğu ebeveyn çocuğunun iyi bir eğitim almasını amaçlar. Durum böyle olunca da özel eğitim kurumlarının kapıları aşındırılmaya başlanır. Ancak yapılan ödemeler neticesinde hem çocuktan, hem de öğretmenlerden bir takım beklentiler içerisine girilir. Bu artık kaçınılmaz bir durumdur. Aile, çocuğun başarısızlığını bile öğretmene empoze eder. Hatta durumu abartarak “size o kadar para ödüyorum, nedir bu çocuğun notlarının hali” tavrını bile takınabilmektedirler.
Hal böyle olunca, sınıf sonuncusu olsa bile aile çocuklarının ve kendi egolarının tatmini için öğretmeni tehdit ederek teşekkür belgesi alması sağlayanlar olmuştur. Bu disiplinle büyüyen çocuklar hak etmedikleri onur belgeleri ve sahte başarılarla büyüyüp meslek sahibi olduklarında sudan çıkmış balığa dönüyorlar. Gerçek hayatın acımasız yüzüyle tanışan yeni nesil gençlerin umursamaz ve tembel olmalarındaki en önemli etken ebeveynleridir. Ebeveynleri yanlarında olmadığı için başarıları ya da bulundukları mevkiler için rüşvet ve tehdit unsurlarını kullanamıyorlar. Böylece bulundukları ortamdan kolayca dışlanıyorlar.
Çocukluktan yetişkinliğe geçen z kuşağı nesli, hayatın acımasız gerçekliği karşısında özgüven kaybına uğramaktadır. Gerek iş hayatı gerekse sosyal hayatta üstün bireyler olmadıklarını acı bir şekilde öğrenmektedirler. Kendilerine olan özgüvenleri bir önceki nesle göre oldukça az olan yepyeni bir nesil yetişmektedir. Gençler olarak toplumun arasında başı boş, hor görülen ve itici bir vizyon oluşturma yolundalar.
Sosyal platformların Z kuşağındaki etkisi
Günümüzde Z kuşağı, sosyal medya platformlarında zaman geçirmektedir. Bunların arasında ise en fazla kullandıkları platformların başında TikTok ve Instagram gelmektedir. Bu sosyal mecralarda yaşam çok hızlı akmaktadır. Özellikle TikTok kullanıcıları genellikle genç ve yaratıcı bir kitleyi hedefler. Ancak, TikTok’un popülerliği zamanla geniş bir demografiye yayılmıştır. İlk zamanlar TikTok’un yaş ortalaması 16 ila 24 yaş arasındaki genç kullanıcılar arasında büyük bir popülerlik kazanmıştı. Ancak, zamanla 16 ila 60 yaş arasındaki kullanıcıların da platformu benimsemesiyle yaş ortalaması oldukça genişlemiştir. TikTok çok hızlı etkileşim alan bir platformdur. Bu yüzden insanlar tarafından en çok tercih edilen sanal mecradır. Demografik yapısı, bölgesel farklılıklar göstermektedir.
Sonuç olarak, yaşanan sorunlar genellikle ebeveynlik tarzı, aşırı beklentiler ve sosyal medyanın etkisiyle ilişkilendirilebilmektedir. Bu gençler, ayrıcalıklı hissetmelerine rağmen, hayatın gerçek zorluklarıyla karşılaştıklarında özgüven kaybına uğrayabilirler. Anne babaların çocuklarına sağladığı aşırı özel muamele, başarıyı haksız yere elde etmelerine neden olmaktadır. Böylece gerçek hayatta karşılaştıkları zorluklarla başa çıkmalarını zorlaştırabilmektedir. Sosyal medyanın etkisiyle, sürekli olarak mükemmelliği ve lüksü gösteren bir yaşam tarzı hedeflemektedir. Gerçeklikle karşılaşıldığında hayal kırıklığına uğramaları kaçınılmazdır. Bu nedenle, Z kuşağı gençlerinin desteklenmesi, gerçekçi beklentilerin ve sağlıklı özgüvenin geliştirilmesi önemlidir.