Famillia, Latince bir kelimedir ve kökeni famulustan gelir. Famulus ise hizmetli (köle) evi demektir. Köleler evi, o evin içinde yaşayan herkesi tanımlar. İster bir çalışan olsun, isterse o evin ferdi olsun. Buna katkı sağlayan hayvanlarda dahil herkes bir tür kölelik sistemi içinde yaşar. Neticede bu familyanın içinde bulunan herkes bir köledir. Herkes kendine verilen görevi yerine getirmek için çalışır. Bu evlerde ölümler, hastalıklar, evden ayrılmak zorunda kalanlar olur. Eksilenin yerine bir şekilde yenisi gelir. Her ne kadar giden ve gelenler olsa da kölelik (famillia) döngüsü devam eder.
Köle evinin diğer adı: Evlilik!
Prensip olarak evlilik, ayrı cinsten iki bireyin birlikte aynı çatı altında yaşamaya karar vermesidir. Evlilik ile oluşan aile zamanla çocuklarında katılmasıyla büyür. Böylece amaç aynı çatı altında mutlu bir yaşam sürmektir.
Evliliklerde, aile içindeki her bireyin görevi vardır. Her ne kadar aile kavramı oturmuş olsa da bireyler bu çarkı döndürmek için çaba harcamak zorundadırlar. Baba figürü koruyucu ve kazancı sağlayan, anne figürü ise evin içindeki düzeni kuran kişidir. Anne aynı zamanda babaya da yardımcıdır. Çocuklar ise her iki bireye de yardımcıdır. Modern tanıma göre evlilik aslında aile döngüsünün devamını sağlayan kölelik sistemidir.
Köle evinde bireyler arasında bazı uyumsuzluklar olabilir. Özellikle ebeveynler arasında oluşan gerilim çocuklara yansır. Böyle bir ortamda çocuk kendini o eve ait hissetmez. Ama nedenini bilmeden sorgulamadan o evde yaşamaya devam eder. Bunun sebebi ise ortamın gerektirdiği ve getirdiği stresin çocuk üzerine yansıyan kısmı olan yanlış zigot sendromudur.
Hali hazırda böyle bir köleler evi sistemi varken buna kimlerin dahil olduğunun bilinmesi gerekiyordu. Bunun için evlilikler resmi olarak kayıt altına alınmaya başlandı. Ancak evlilik sisteminin haricinde kayıt dışı birlikteliklerde vardı. Bu kişiler aslında sistemin döngüsünü sağlayan aktif bireyleri ifade eder. Fakat bu tip birlikteliklerin yanlış ve topluma kötü örnek olduğunu düşünenler vardı.
Aslında tüm bunların bireysel fikir ayrışması olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Kabul görmeyen yaşam biçimlerine bakış açısı her toplumda mutlaka olmuştur ve olacaktır. Evliliğin kutsal bir kurum olarak algılanıyor olması, bu konu hakkındaki tarih bilgisi eksikliğinden kaynaklıdır. Evlilik kavramı, kutsal aile birlikteliğini korumak için oluşturulmuştur. Evliliğin yasallaşması sadece tarafların kanun karşısındaki haklarını korumak için belgelendirilmiştir. Böylece evlilik kavramı kadın ve erkeğin ayrılıklarında mal ve varlık paylaşımlarında yönlendirici olur. Bu oluşuma da çekirdek aile denir. Dünyaya gelen çocuklar bu ailede güven ve koruma içinde büyür. Bu kurumun amacı ise tamamen aile içindeki bireylerin kendilerini kontrol edene kadar korunmasıdır.
Evliliğin çıkış noktası: Köleler Evi
Evlenmek ve aile olmak algısı günümüzde çok farkı algılansa da asıl çıkış noktası “famillia” yani kölelik evi olgusudur. Bunu daha iyi anlamak için evliliğin tarihini incelemek gerekir.
Evlilikler günümüzde sadece duygulara dayalı hale gelmiştir. olmasına gelmeden önce biraz evliliğin tarihine bakalım isterim.
İlk evliliklerin 10. yy dan itibaren kayıtları tutulmaya başlandığı bilinmektedir. Roma’da yargı ve yasama işleri devletin kontrolü altında yapılması için evlilikle ilgili kayıtlar tutulmuştur. Bu kayıtlar miras paylaşımı, çocuk sayısı gibi aile kurumunu yasal olarak korumayı amaçlamıştır. Yine de tüm bu resmiyete rağmen yasal evlilikler pek yaygınlaşmamıştır. Bilinen geleneksel yöntemler ile kayıt dışı evlilikler yapılmaya devam edilmiştir.
Bununla birlikte Ortodoks kilisesi rahipler ve rahibeler arasındaki evlilikleri sakıncalı görmeye başlamıştır. Çünkü kilisenin mal varlığı o kadar çoktu ki kendi aralarında yaptıkları evliliklerde mal paylaşımı büyük sorunlar yaratmaya başlamıştır. Kilise, rahibe ve papazların evlenmelerini 18. yy da yasaklamıştır. Tepki çekmemek için ise halkın kilisede rahipler tarafından nikahlarının kıyılması şart koşulmuştur. Böylece tanrının huzurunda da nikahlar kabul görecekti.
Evlilik ve aile kurumu ülkelere ve kültürlere göre değişiklik göstermiştir. Genelde akraba evliliği oldukça rağbet görmüştür. Bundaki amaç mal ve mirasın kan bağı olmayan kişilerin eline geçmemesidir. Bazı toplumlarda çok eşlilik kabul görmüş ama genelde tek eşlilik daha çok kullanılmıştır.
Çok eşlilik ve evlilik
Poligami
Germenler gibi bazı toplumlarda çok eşli evlilikler yaygın biçimde görülmektedir. İki ve daha fazla eş almak, her toplum ve kültüre göre değişebilir. İnsanlar aile olmanın tanımını yerleşik hayata geçince anlamaya başlamıştır. Onlara göre bir grup insanın aynı çatı altında barınması ve üremesi demek aile demekti. Yerleşik hayata geçilip tarımı keşfedince ailede iş gücü azaldığı görülmüştür. Buna çare olarak da çoklu evlilikler yaygınlaşmaya başladı. Bu günümüzde ataerkil toplumlarda kabul görse de o dönemlerde coğrafya’ya göre anaerkil toplumlarda da kullanıldı.
Tek eşlilik ve evlilik
Monogami
Tek eşlilik (Monogami) hayatı boyunca tek bir insanla yaşamak. Toplumlar monogamiyi toprak ve hayvan zenginliğini göz önünde bulundurarak benimsemiştir. Çünkü eskiden evliliklere bir tür ticaret olarak bakılırdı. Evlenecek olan kişinin drahoması veya üyesi olduğu ailenin statüsü ve zenginliği göz önünde bulundurulurdu. Bazı kültürlerde de erkeklerde drahoması için seçilir hatta bu nedenle stratjik savaşlar yapılırdı.
Az bilinen evlilik yöntemi
Poliandri
Poliandri bir ailenin bütün erkeklerinin tek bir kadınla evlendirilmesi demektir. Bu yöntemi çok az uygarlık kullanmıştır. Poliandride de amaç yine mal varlığının yabancıya gitmesini engellemektir. Ailedeki erkeklerin hepsi tek kadınla evlenince doğacak çocukların babaları aynı kişiler olacaktır ve böylece toprak bütünlüğü bozulmayacaktır. Günümüzde bu tür evliliklere pek rastlanmasa da tarihte arazi yapısı olarak yetersiz olan dağlık kesimlerde yaşayan toplumlarda kullanılmıştır.
Toplumlara göre Aile ve Evlilik
Geçmişten günümüze: Köleler evi
Aile ve Evlilik kurumuna bakış Toplumlara göre değişir. Tabi bunda din ve inanç sistemleri en önemli faktörlerden sadece bir kaçı olsa da genel amaç mal bütünlüğü ve stratejik çıkarlardır.
Bir kaç örnek vermek gerekirse; Antik Mısırda evlilikler aile içinde yapılırdı, firavunlar taht sevdaları yüzünden kendi kanından biriyle evlenmeyi tercih ediyordu hatta bu ensest bile olabiliyordu. Mısır halkıda bu yöntemi kullanmakta sakınca görmemişti.
Sümerlerde, evlilikte birçok kanun ve yasa vardı. Baba ve anne çocuklar üzerinde eşit haklara sahipken birbirlerinin üzerinde eşit haklara sahip değillerdi.
Çin’deki evlilik aşk ile değil, tamamen görücü usulü yapılır evlenilecek kişiye aile büyükleri karar verirdi Aileler, sürekli olarak gençleri evliliğe teşvik ederlerdi.
Eski Yunan’da diğerlerinden farklı olarak aşk vardı. Damat gelinin ailesine hediyeler alırdı, Kızın çeyizinden tamamen babası sorumluydu.
Sonuç
Görüldüğü üzere en ilkel dönemden yakın tarihimize kadar evliliklerin tek amacı mal varlığı ve ülkeler arası stratejik çıkarlar olarak kayda geçmiştir. Günümüzde evlilik anlayışı çok değişti. İnsanlar artık para mal mülk gibi maddi konulara pek önem vermiyor. Evliliklerde ön planda olan en önemli kriter duygular ve aşk. Tabi evlenip aşk bitene kadar.
Bu yazıda evliğin tarihini anlatmaya çalıştım, ikinci bölümde günümüz evliliklerinden bahsedeceğim.
Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkürler.