Köleler evi yazımda sizlere evliliğin tarihinden bahsetmeye çalışmıştım. Bu kez de evliliğin nasıl değişip sadece duygulara bağlı hale geldiğini, yani evliliğin evrimi hakkında yazacağım. Türk Dil Kurumu’nda evliliğin tanımını “Evli olma durumu” olarak açıklamıştır. Tanımlama böyle olsa da aslında evlilik, iki kişinin resmi ve dini olarak birleşmesi demektir. Yani biz buna yasalara uygun olarak aile kurmak da diyebiliriz. Evliliklerde aile bireylerinin sorumlulukları ve görevleri vardır. Kadın anne ve eş olarak ailenin bütün yükünü sırtlanmıştır. Erkek ise evin geçimini sağlamakla yükümlüdür.

Bu durum ilk çağlardan itibaren böyle olmuştur. Kadın üreyen ve üreten olarak hep evin içinden sorumludur. Erkeğin görevi ise kadına üretmesi için olanak sağlamaktır. Aile içinde var olan bu iş bölümü doğup büyüyen çocuklar tarafından nesilden nesle aktarılmıştır.

Ancak ilk çağlarda mitolojide kadın figürlerinin yarı tanrı erkekler ile evlilikleri de bilinmektedir. Bu evliliklerden doğan yarı tanrı çocuklar mitolojide koruyucu ve kurtarıcı rollerini üstlenmişlerdir. Böylece insanın yaşam yolculuğu da başlamış oldu.

Evliliğin Evrimi: Sizin evliliğiniz hangisi?

Evlenip aile kurma geleneği geçmişten bu güne hızla değişip evrimleşti. Aşk, mantık ve bazı zorunluluklar gibi seçimler sonucunda evlilik kurumu da çeşitlendi. Geleneksel evlilikler mantığa dayalı gerçekleşirdi. Nadiren de olsa aşk ve duygularında öne çıktığı durumlar olurdu. Fakat bunlar gözlerden uzak yaşanırdı. Günümüz evliliklerinde ise durum biraz farklı. İnsanlar adına aşk dedikleri hevesin peşine düşüp hayati hatalar yapıyorlar. Duygular mantığı yenmiş durumda. Aşkın yanına para, statü ve gösteriş gelince mantık orayı terk eder. Sevginin ve mantığın olmadığı evliliklerde saygıya yer yoktur. Saygının olmadığı yerde ise kişilerin birbirine tahammül etme mücadelesi başlar.

Geçmişte evlilikler sineye çekilerek yaşanırdı. Kadın da erkek de hayatın zorluklarına birlikte katlanır beklentiler ailenin bütçesine göre olurdu. Eşler azla yetinmeyi bilir, mütevazi bir hayat sürmeyi tercih ederdi. Günümüzde ise evlilikler büyük beklentiler ile gerçekleşiyor. Çiftler daha en başından çeşitli pazarlıklar yapıp ondan sonra evleniyor. Evlilik öncesi vaatler ile evlilik sonrası yaşanan hayatın arasında büyük farklar oluşunca da ipler geriliyor. Bu tamamen iki tarafın maddi beklentilerinin farklı olmasıyla ilgili bir durum.

Günümüzde Evlilikler

Evliliğin evrimi ile birlikte günümüzdeki evliliklere bakış

Günümüz gençleri artık daha geç yaşlarda evlenmeyi tercih ediyor. Kadınlarımız evden çıkıp iş hayatında da yerini almış durumda. Hal böyle olunca ev ve aile kurumu biraz evrimleşti. Kadın evden çıkınca evdeki işlerde de iş bölümü yapılmaya başlandı. Yani erkek kadının evdeki sorumluluğunu üstlenmeye başladı.

Kadın ekonomik olarak güçlendikçe yaşadığı evlilik kurumunda mantık daha çok ön plana çıkmaya başladı. Erkek ise kadını evde görmeye alışıktı ve kadının evden çıkması alışılmadık bir durumdu. Evin annesinin iş hayatına atılması hatta maddi özgürlüğe sahip olması geleneksel evliliklere göre tersti. Her iki taraf içinde alışılmadık bir durum olan bu değişikliğe herkes ayak uyduramadı. Bu nedenle boşanmalar, kavgalar ve şiddet her geçen gün biraz daha arttı.

Aile içi şiddet eskiden de vardı ama bu durumdan kimsenin haberi olmazdı. Her şey evin içinde yaşanır dışarıya karşı mutlu aile tablosu sergilenirdi. Aile içi şiddet denilince akla hemen fiziksel şiddet gelir. Oysa şiddettin en acımasızı psikolojik olanıdır. Köleler evinde kadından başka erkek ve o evde yaşayan herkes zaman zaman şiddet görür. Kadın genelde fiziksel şiddet görür, erkek ise daha çok psikolojik şiddete maruz kalır. Bu genelde manipüle etme yöntemi kullanılarak uygulanır ve kadınların en çok kullandığı yöntemdir. Fakat erkek şiddet gördüğünü ya fark etmez ya da bunu dile getirmez. Belki de erkek olmanın psikoloji ile uğradığı şiddetin farkında olmaz.

Aşk mı? Mantık mı?

Buraya kadar anlattığım her şey mantık evliliği için geçerli. Aşk zaten başlı başına şiddettir ve aşık olanı her anlamda yıpratır. Kişiler aşk denilen şeyin vuslattan ibaret olduğu fark ettiğinde büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Mantık olmayınca evlilik çıkar ilişkisine dönüşür ve bu da sevgisiz saygısız bir aile ortamı yaratır. Birbirine saygısı olmayan insanlar aynı evin içinde varlıklarına tahammül ederek yaşamaya çalışır. Tahammül edemeyenler ise ayrılma yolunu seçerler.

Evliliğin Evrimi
Evliliğin Evrimi

Bütün bunlar ilk yazımda bahsettiğim köleler evinin modern çağa ayak uydurma şeklidir. İnsan türü doğası gereği tek başına yaşamayı başaramaz. Birilerine bağımlı olarak yaşamayı seçen nadir canlılardan biridir. Buna bir tür yalnız kalma çekimserliği de denebilir. Sırf bu nedenle kişiler birbirlerine uzun yıllar tahammül ederek yaşarlar. Genelde de bu şekilde yaşayıp hayattan geçip giderler. Nadir olarak tek başınalığı seçenler de olur. Toplum bu tür insanları asosyal olarak nitelendirir.

                 Köleler Evi, içine aldığı herkesi kendisine bağımlı hale getirir.

Sonuç

Burada bahsettiğim her şeyi genel anlamda ele aldım. Kişilere ya da evlilik kurumuna karşı her hangi bir art niyetli düşüncem yoktur. Biraz tarih bilgisi biraz da gözlemlerimden yola çıkarak fazla tekniğe girmeden düşüncemi aktarmaya çalıştım.

Çağımızda aileler küçüldü, evlenme kararı alan insanlar sadece duygularına güvenerek evleniyor. İşin hiçte öyle olmadığını anladıklarında ise iş işten geçmiş oluyor. Birbirini tanımayan anlamayan iki insan aynı evin içinde yaşamaya mahkum oluyor. Bir zaman sonra kavgalar başlıyor hatta daha da ileri gidilip şiddet ve bazen ölümler bile gerçekleşebiliyor.

Bana kalırsa, insanlar evlenmeden önce psikolojik teste tabi olmalı. Araba kullanmak için bile ehliyet almamız gerekiyor. Evlenmek ve çocuk yapmak içinde bir tür ehliyete sahip olunmalı. Aşk ve duygulara önem vererek yapılan evlilikler daha hızlı dejenere oluyor ve aşk ve sevginin gerçek olmadığını fark etmek insanları psikolojik olarak çok daha fazla yıpratıyor. Her şey de olduğu gibi evlilik kurumunda da mantık ön planda tutulmalı diye düşünüyorum. Mantık evliliği yapan insanlar ayrılırken bile mantık yolunu seçiyor ve sonuçlarına da daha realist yaklaşıyorlar.

Aslında mantık evliliği yapanlar çocukluklarındaki kötü giden aile yaşantısından esinlenerek daha verimli bir birliktelik geçirmeyi düşünürler. Ancak çocukluklarında yaşadıkları travmaların bu günkü yaşamlarını etkileyeceğini bilemezler. O dönemde yanlış zigot olarak ailede istenmeyen bir çocukluk süreci geçirmiş olanlar ise evliliğe daha duygusal yaklaşırlar. Aslında bunun temelinde psikolojik sorunlar yatar.

Aşk ya da mantık, bana göre her ikisi içinde en önemli şey denge. Dengenin olması için ise frekansların tutması ve enerjinin aynı yönde akması gerekir.

Küçük bir tavsiye; aşık olduğunuz kişi ile evlenme planı yapıyorsanız biraz bekleyin derim. Çünkü aşk, bir süre sonra durulacak ve yerini mantığa bırakacaktır.

Aşk, eninde sonunda bitecektir. Siz aşktan sonra elinizde kalanlara bakın. Eğer saygı, sevgi, özveri ve güven kavramlarından biri bitmişse evlilik çatısı yıkılmaya yüz tutmuştur.

Bunlar yok ise siz sadece bir hevesin peşinden gitmişsiniz demektir.

Benzer Gönderiler