Kurban sunma ritüeli, ilk insan Hz. Adem’in oğulları Habil ile Kabil dönemine kadar uzanır. Kabil, toprağından çıkan mahsulden, Habil de sürüsündeki hayvanlardan ilk doğanı yaratıcıya kurban olarak sunardı. Habil ve Kabil ile başlayan kurban sunma ritüeli sonraki dönemlerde de çeşitli örneklerde karşımıza çıkmıştır. Hatta büyük Tufan’dan sonra Nuh Peygamberin de tanrıya kurban sunduğu belirtilmiştir.
Kurban etme ritüelinin izlerine 12 bin yıl öncesinde Göbeklitepe’de bile rastlanmıştır. Göbeklitepe insanlık tarihinin ilk tapınağıdır. Arkeolojik olarak A-Neolitik dönem yani çanak çömleğin ve dolayısıyla buğdayın evcilleşmesinden bile önce tapınak olarak kullanıldığına dair izler vardır. İnsan varlığının farkına vardığı günden itibaren gerek doğayı gerekse tanrıyı memnun etmek için çeşitli kurban etme yöntemlerini kullanmıştır.
Paleotik çağda da izlerine rastladığımız kurban sunma ritüelinin amacı, inanılan Tanrıya armağanlar vermek, şükretmek mahiyetindedir. Daha sonra Platon’un da değindiğini gördüğümüz kurban verme geleneğine hemen her çağda denk geliyoruz.
Eski zamanlarda kurban sunma ritüeli nasıl oluyordu?
İnsanlık tarihin her döneminde, doğanın gücüyle başa çıkmaya çalışmış ama doğa her zaman bir yolunu bulup insanı alt etmiştir. Bu muazzam güç karşısında çaresiz kalan insan çareyi doğa ile iyi geçinmekte bulmuştur. Eğer tanrılara çeşitli armağanlar verirlerse, doğanın hatta tanrının onlara merhamet edeceğini düşünmüşlerdir. Bunun için düzenli olarak çeşitli ritüellerle kurban sunup istedikleri her şeyi yapacağına inanmışlardır.
Zamanla değişen kültür ve inanç sistemi doğanın gücünü soyuttan somuta geçirmiş ve tanrısal bir varlığa dönüştürmüştür. Kültürdeki bu çok yönlü değişim ise inanç sisteminde farklılıklar yaratmıştır.
İnsan her zaman kendini Tanrıya yakın hissetme gereği duymuştur. Bunun içinde Tanrının emirlerini harfiyen yerine getirmiş, onu hep hoş tutma çabasında olmuştur.
Bütün kültürlerin Tanrısı ve ibadet şekilleri hemen hemen aynıdır. Bu sistem kadim zamanlardan itibaren birbirini taklit ederek, dönüşerek günümüze kadar gelmiştir.
Yılın belli zamanlarında ise yine kültüre göre değişen bazı ritüeller oluşmuştur. Bu ritüeller zamanla gelenek haline getirilmiştir. Semavi dinler ile birlikte Hac gibi oruç gibi ve kurban kesmek gibi ibadet türleri dinlerin olmazsa olmazı haline gelmiştir.
Kurban geleneği de kültürlere dinler aracılığı ile yerleşmiştir.
Tanrıya kurban sunmadaki amaç kötülüklerden korunmaktır. Tanrıyı kızdırmamak, gönlünü almak, ölmüş yakınlarının ruhlarının huzura ermesi ummak, bereketin artmasını dilemek olmuştur. İnsanlar bazen hayvan bazen de tarlasında yetiştirdiği pirinç, buğday gibi tahıllardan bir kısmını kurban olarak sunmuştur.
Kadim zamanlarda kurban sunma ritüeli
Antik Mısır, Antik Yunan, Aztekler, Sümerler gibi pek çok kadim uygarlıkta rastladığımız bu gelenek İslamiyet öncesi çok Tanrılı inançlarda da karşımıza çıkmaktadır.
Dinler dönüşüp evrildikçe kurban etme geleneği de bir şekilde günümüze kadar devam etmiştir.
Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta kurban ibadeti
Yahudilikte iki tür kurban etme yöntemi görülmüştür. Yakma, kurban ve takdimler olarak bilinen yöntemler Süleyman mabedinin Romalılar tarafından yıkılmasına kadar kullanılmıştır. Tapınakları yıkılan Yahudiler o günden sonra kurban ibadetini askıya almıştır.
Günümüzde Yahudiler, günahlarından arınmak için horoz veya tavuk kurban eder, kurban edilen hayvanın etine elini sürmeden fakirlere dağıtırlar.
Hristiyanlıkta ise İsa’nın çarmıhta bütün insanlığın günahları için kendini kurban ettiğine inanılır. Ekmek – şarap ayini de bu nedenle çok önemlidir. Hristiyanlar her yıl bu geleneği yerine getirirler ve böylece İsa’nın kanı ile birlikte kendilerini kurban ettiklerine inanırlar. Dolayısıyla başka bir canlıyı kurban etmeye gerek görmezler.
Avrupalı Hıristiyan misyonerler, Afrika’ya Hıristiyanlığı yaymak için çeşitli stratejiler kullanmıştır. Bu stratejilerden biri, yerel inançları ve ritüeller ile birlikte Hıristiyanlıkla bütünleştirmek olmuştur. Bu ritüellerin arasında ise en çarpıcı olanlarından biri kurban sunma ritüeli olmuştur. Bu Hıristiyanlığın yayılmasında da büyük etken ve aynı zaman da bütünleştirme sürecinin bir parçası olmuştur.
İslam ve Kurban
Kurban geleneği İslam dinine İbrahim Peygamber’in oğlu İsmail’i Allah’a kurban etmek istemesi ile birlikte yerleşmiştir. Kuran’da, İslam ve kurban sunma ritüelleri geniş bir yer almaktadır.
Allah’ın verdiği emir üzerine oğlu İsmail’i ıssız bir yere götürüp başını kesecekken dört büyük melekten en önemlisi olan Cebrail gökten bir koç indirmiştir ve İbrahim’e oğlu yerine bu koçu kesmesini emretmiştir. İbrahim bunu minnetle kabul etmiş ve bundan sonra her yıl Allah adına kurban keseceğini söylemiştir.
Bu gelenek Araplar tarafından geliştirilmiş. Hac vazifesini yerine getirmek için gelen her Müslüman’a kurban kesme şartı koyulmuştur.
Türklerde Kurban sunma ritüeli
Türk kültürüne İslam dini ile birlikte girdiği düşünülse de aslında kurban geleneği Şamanizmden aktarılmıştır.
Şeriatlar meydana gelmeden ve Budasif (Oğuzların dini inancı) ortaya çıkmadan önce Şamaniyyunlar, yeryüzünün doğusunda yaşayan ve putperest inanca sahip topluluklar olarak varlık göstermişlerdir. Yaşadıkları coğrafyadan batıya doğru göçler oluşmaya başladığında Şamaniyyunlar inançlarını ve geleneklerini de beraberlerinde taşımışlardır.
Şamanizmde ritüel kanlı kurban ve kansız kurban olarak ikiye ayrılır. Kansız kurbanların en önemlisi Saçı’dır (saçma-serpme ritüeli). Diğer bir kutlama etkinliği olan Nardugan da ise asla bir kurban ritüeli gerçekleştirilmediği bilinir.
Saçı; Tanrılar için adama ritüelinde bir başka kurban verme biçimidir. Bu ritüelde, hayvan kanı veya insan kanı ile yapılarak içilen ve etrafa içki saçma-serpme eylemidir. Bu eylemde kullanılan içkiye Libyasyon denir.
Diğer bir yöntem ise hayvan kurban etmektir. Genellikle hayvan kurban etme ritüeli Şamanizmden yayılmıştır. Günümüz İslamiyette de bu şekilde hayvan kurban ederek bu ritüeli yerine getirir. Büyük ihtimalle diğer inançlara da bu ritüelden aktarılmıştır.
Türkler İslam dinini kabul edip inanış şeklini ve ibadetlerini değiştirince kurban etmenin şekli ve amacı da İslami şartlara göre değişmiştir.
Tanrıya kurban verme geleneği günümüzde halen devam etmektedir.
Karma düşüncelerde kurban ritüeline bakış
Bana göre;
Kurban geleneği, inanç sistemlerinin neredeyse tamamında aynı gibi görünmektedir. Geleneğin uygulandığı coğrafya ve kültürlere göre farklılıklar göstermektedir.
Günümüz dünyasında İslam dini Arap kültürü etkisindedir. Müslümanların peygamberi öldükten sonra Araplar dinde pek çok reformlar yapmışlardır.
Genelde kendi çıkarlarını düşünerek yaptıkları bu reformlardan biri de kurban kesmektir.
Zenginlerin fakirlere yardım yapmasını öğütleyen İslam dini bu reformlar ile zenginlerin çıkarlarına göre yeniden düzenlenmiştir. İslam dinine göre paran var ise dindarsındır. Paran yoksa hacca gidemezsin, kurban kesemezsin, fakirlere yardım edemezsin. Bu saydıklarım İslam dininin şartlarından bir kaçıdır.
Bana göre semavi dinler arasında inananlarını bölen tek din İslam dinidir.
Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.