Rakı, 1500’lü yıllarda keşfedilmiştir. Aslında tam olarak nerede bulunduğu bilinmemektedir. Fakat o yıllarda yapılan savaşlar ve yerleşimlerle çok hızlı bir şekilde coğrafya değiştirmiştir. Daha o zamanlarda sevilen içki olarak yerini almıştır. Avrupa’ya nasıl yayıldığı bilinmemektedir. Ama geçmişten günümüze hayatımıza bir şekilde yerleşmiştir. Rakı içmenin bir ağırlığı vardır. O nedenledir ki rakı içmenin adabı vardır.

Rakının adabı, erkanı var,
Zamanı mekanı var,
Kimin ki izanı var,
Ona şifadır rakı.
Had bilmezsen eğer ki,
Öyle rezil rüsva eder ki,
Başa beladır rakı.

Rakı içmenin adabı
Rakı içmenin adabı

Kerahat vaktinin, çilingir sofrasının keyfidir. Rakı adabı üzerine, aslında hayat estetiğine yarenlik diye tanımlamış üstat rakıyı.

Bu sözler rakının ne kadar özel bir içki olduğunun özetidir. Rakı içmek kültürdür ve bu kültüre herkes sahip değildir. Bu yazımda sizlere rakıdan bahsedeceğim. Ama rakı sofrasına gelmeden önce rakı sofralarımıza nasıl gelmiş ona biraz değinelim.

Türklerin geleneksel içkisi olan rakının kimler tarafından üretildiği bilinmese de, tarihi Osmanlı’ya kadar dayanıyor. İlk olarak 15. yüzyılda kayıtlara geçtiği bilinmektedir. Osmanlı ile birlikte pek çok coğrafi yolculuk yapmıştır. Rakı kelimesinin kökeni Arapçadır. Arak kelimesinden türeyen rakı terlemek, terini damıtmak anlamına gelir. Damıtma ile elde edilen bütün içkilere arak denir. Gittiği ülkeye ve coğrafyaya göre alkol oranı ya da damıtıldığı meyve değişir. Ama bunlar değişse de rakı her yerde aynı keyifle içilir. Adı yöreye göre değişen rakıya Yunanistan’da Ouzo, Bulgaristan’da Mastika denir. Balkan ülkeleri dışında pek çok Avrupa ülkesinde de değişik isimlerle rakı benzeri içkiler bilinmektedir.

Damıtma usulü ile elde edilen arak rakıya “boğma rakı” da denir. Boğma rakı yapmak oldukça meşakkatlidir. Sonuca ulaşmak biraz zaman alır. Çünkü arak rakı damıtılarak yani terletilerek elde edilir.

Bu uygulama da en çok Trakya, Bulgaristan ve Balkanlarda yapılır. Mevsimine göre uygun meyvelerin kaynatılması ile elde edilir. Alkolü de meyvenin kendi şekerindendir. Damıtma ile elde edilen rakıya haricen alkol katılmamalıdır.

Samimiyetin bile bir ciddiyeti vardır.

Her şeyin olduğu gibi bir de rakı içmenin adabı vardır ki, bu bence çok önemlidir. Rakı sofrası denilince aklımıza  samimi neşeli bir ortam gelir. Ama ortam öyle olsa da unutulmamalıdır ki samimiyetin bile bir ciddiyeti vardır.

Rakı içmek kadın ya da erkek olmakla alakalı değildir. Fakat rakıyı adabıyla içen kadın başkadır. Rakı, onu düzgün içen herkese saygı duyar. Zaten içemeyeni de rezil eder. Kiminle rakı içiyorsan o senin kaliten ve duruşunu sergiler.

Rakı dürüst insan sever. Eğer değilsen bile sana dürüst olmayı öğretir. Çakır keyifken söylenen sözler gerçektir. Çünkü rakı adama doğruları söyletir. Körkütük sarhoşsan, dört bir yana dağılmışsan eğer, zaten rakı içmeyi bilmiyorsun demektir.

Rakı, güzel kadını sever. Rakı içen kadının masadaki üslubu ve tavırları kalitesinin göstergesidir. Adam olan masada kahkahası çınlayan kadınla ikinci kez rakı sofrasına oturmaz. Bağıra çağıra şarkılar söyleyip, masadakilere argo sözler söyleyerek konuşan kadın zaten o masaya layık değildir. Rakı, sevmez öyle kadınları. Rakı nazende kadın sever. Üslubu düzgün, oturmasını kalkmasını bilen kadını sever. Kadehi tutuşundan kaşık çatalı kullanışına kadar naif ama bir o kadar da cesur kadın sever rakı.

Rakı içmenin adabı mühimdir

Rakı içmenin adabı, yazılı olmayan kurallar

Elbet rakı içmenin adabı olduğu kadar kuralları da vardır. Meyhane kültürü ortamlarında bu kurallar hiç bir yerde yazmaz. Onun için sadece muhabbette ve ortamda ortaya çıkar. Ancak orada geçerlidir. O gün kurallara uyan genelde her zaman kurallara uyar. Temel kuralı adabı muaşerettir aslında rakı içmenin. Eğer rakı içeceksen psikoloji çok güçlü olmalı.

İşte o kurallar

  • Rakı içmenin ilk kuralı rakı şişesinde boğulmamaktır.
  • Başka bir deyişle rakı şişesinde balık olmaktır. Alık olmamaktır.
  • Rakı, kadehin yarısına kadar değil, kalbin yarısına kadar doldurulur.
  • Rakı içerken aklına gelen değil, yüreğinden geçen özeldir.
  • Bazıları rakı masasında meze olur, bazıları kirlenmiş bir peçete gibi olur.
  • Rakı masasında büyük konuşulmaz ve büyük yudum alınmaz.
  • Masadaki tek büyük yetmişlik rakıdır.
  • Rakı masasında üçüncü kadehten sonra her kadına aşık olunur. Mesele her kadehte sevdiğin kadının adını ezberlemektir.
  • Rakı masasında siyaset konuşulmaz, çünkü masa kirlenir.
  • Rakı masasında ağlayan kadınsa sözleri bitmiştir. Erkekse sözleri bitirmiştir.
  • Rakı masasının en güzel mezesi muhabbettir.
  • Rakı masasında inleyen değil dinleyen makbuldür.
  • Bardaklar cam cama vurulursa sesi herkes duyar. Ama can cana vurulursa sadece candan olan duyar.
  • Masada söylenen şarkılarda seçici olmak şarttır. Şarkılar gerdana, göbeğe, kalçaya değil yüreğe değsin.
  • Her şeyi bilmene gerek yok, kendini bil yeter.
  • İlk yudum ile son yudum arası uzun bir yolculuktur, dikkat et yarı yolda inme.
  • Rakı masasında şiir okuyan çok olur, sen şiir olana bak.
  • Tabağında sigara söndürene bir sonraki servisi kül tablası ile yaparlar, etme.
  • Rakı masasında “yarasın” dersin karşındaki kadına ya da adama. Bilemezsin, aslında o “yara’sındır” belki de.
  • Rakı masasına adam gibi oturup, herif gibi kalkanlardan olma. Unutma ki gelişinle değil, gidişinle hatırlanırsın.
  • Rakı içen özüne döner. Hıyarsan cacık olursun, yaşamadıysan çocuk olursun. Gidemediysen kendine tuzak olursun. Sövüyorsan sövülmüşsündür, seviyorsan sevilmişsindir. Küfürsen dua olmaya çalışma. Duaysan küfre bulaşma.
  • Rakı içen özüne döner
  • Özü bozuksa rakı onu rezil eder.

Bu kurallar her ne kadar yazılmış olmasa da, rakı üstadı Aydın Boysan kaleme almıştır.

Ne demiş Cemal Süreya;

“Yarını bilmem ama, rakı içtiğin gün ölmezsin” demiş. Var bir bildiği demek ki onunda.

Rakı balıktan yola çıkarak yazdığım bu yazıyı güzel kalpli adamıma ithaf ediyorum. Onun kadar güzel rakı içen birini tanımadım. İçtiği her kadehte dağılmak yerine ağırlaşıp sohbetine doyum olmayan sevdiceğime.

                           “Rakı masasında şiir okuyan çok olur, sen şiir olana bak…”

Benzer Gönderiler