Yaşam yolculuğu her insanın tek başına çıktığı bir yoldur. Bu yolculukta ona pek çok Persona ve gölge ile eşlik eder. Önemli olan, her şeye rağmen özümüzden ödün vermemektir. Yalnız olmamız gerçeğinin bilincinde olmak bizleri diğer insanlardan farklı kılan en önemli faktördür. Çıktığımız bu yolculuğa farkındalıkla devam etmek bizim için en önemli erdemdir.
Paracelsus’a göre yaşamın tanımı aslında o karmaşık değildir. Paracelcus; ”Bütün yemişler, böğürtlenlerle birlikte olgunlaştıklarını zannedenler, demek ki üzümler hakkında hiçbir şey bilmiyorlar.” demiştir.
Tüm olgu ve oluşumlar mutlaka harici bir etken ya da etmenlerle olgunlaşır. Oluş sebebimiz ne olursa olsun, hepimiz birer aileye doğarız. Dünyaya gözlerimizi açtığımız ilk andan itibaren yaşam yolunda tek başımıza yürürüz. İlk adımlarımızı anne babamızın hayatında var olmakla atarız. Sonra yol, yollara dönüşür ve genişler. Hayatımıza başka patikalardan başka yolcular eşlik etmeye başlar. Eğer şanslıysak sevgi dolu, mutlu insanlarla birlikte yürür ve gelişiriz. Ama değilsek bu eksikliği gidermek için kendimize yeni yollar ve yeni yol arkadaşları aramaya başlarız. Aslında derdimiz sadece sevgi ve ilgiyi bulmaktır. Bazılarımız kendi yolunda sakince gitmeyi seçer. Bazıları ise eksikliğini hissettiği şeylerin peşine düşüp farklı yollarda kendini bulmaya çalışır. Belki de tüm bunların başlamasının nedeni ailede yanlış zigot olmaktır.
Üzerinde yürüdüğümüz yol her zaman aydınlık ve güneşli değildir. Bazen karanlık olur, yolumuzu bulmak için gökyüzüne bakarız fakat ay ve yıldızlar bile karanlığın içinde kaybolmuştur. İşte o zaman kendimizi hangi tarafta iyi hissediyorsak o tarafa yöneliriz. İç dünyası ve fiziksel dünyasında gizlenecek bir şeyleri olanlar için karanlık ideal bir yerdir. Aydınlık tarafta olmayı seçenler karanlıktan çıkmak için yola devam ederler. Seçimlerimiz hayatımızın gidişatını belirleyen en önemli detaydır. Aradığımız her neyse eninde sonunda yolumuz ona çıkacaktır. Aydınlıkta olup ışığı yansıtmak mı ya da karanlıkta kalıp görünmez olmak mı istiyoruz, bunun seçimi bize aittir.
Yaşam yolculuğunun hataları
Bu yolculukta yalnız yürümememiz gerektiğini düşünürüz. Bu sebeple yolculuk sırasında birilerine yük olur ve birilerinin yükünü taşırız. Pek azımız tek başına yürüme cesaretine sahiptir. Çoğu insan kendi yolunda yürümek yerine başkalarının yolunda yürümeyi seçer. Çünkü kendi başına yürümek çaba ister. Öğrenmek isteyene hayat yolunda pek çok öğreti vardır, ama bunun için öğrenmeyi istemek gerekir. Ya öğrenmeyi seçeriz ya da birilerinin yaşadığı hayatın içinde var olup “mış” gibi yaparız.
Hangi tarafı seçersek seçelim, eninde sonunda kendimizle yüzleşmek zorunda kalırız. Tabi bakacak bir yüzümüz varsa. Zorluklarda vardır yolumuzda, aşılması mümkün gözükmeyen engellerde. Kimi zaman başka yolcuların bıraktığı çöpleri temizlemek için duraklarız. Her ne olursa olsun yol bizimdir. Esas olan belki de tüm yolculuk sırasında etrafımızdakileri fark etmek ya da fark etmemek arasındaki incecik bir çizgidir. Göz yummak ya da dur demek mi, yoksa yolun tüm zorluklarını birlikte atlatacak birine denk gelip huzur içinde yürümek mi? Şans mı, seçim mi? Geçiştirmek mi yoksa önemsemek mi? Bütün bunlar bizim nasıl bir karakter olduğumuz ile alakalıdır.
Bu durum bir aile kavramı çerçevesinde irdelenecek olursa eğer, sadece belirli günlerde hatırlamak ve hatırlanmaktan öteye geçmez. Bir zaman sonra anneler günü, babalar günü gibi klişe dönemler bile heyecan vermez. Ancak tüm bu döngü içerisinde çevreye mutlu ailem tablosu sunmak gibi yazılmamış bir kural vardır.
Mutlu aile tablosu aslında bir sinema filmidir. Nana Ekvtimishvili senaryosunu yazdığı filmde, her ne kadar kaotik bir aile yapısı içinde yaşamaya çalışılsa da bazen insan kendiyle baş başa kalmayı istediğinin güncel bir hikayesi anlatılmaktadır.
Yaşam yolculuğu yaşama neler katar?
Yaşam yolculuğu bana neler kattı?
Tabi herkes gibi bende bu yaşam yolculuğu içinde yürüyorum. Hatalarımla, doğrularımla ilerliyorum. Yol benim, seçim benim.
Bana göre yaptığım en doğru şey yürüdüğüm bu yolu bir okula dönüştürmek oldu. Yolculuğumun her adımında öğrendiklerimin bana anlam kattığını ve güzelleştirdiğini fark ettim. Bazen düşük notlar alıyorum, bazen de başarılı bir öğrenci gibi gururlanıyorum. Fakat her ne olursa olsun okulum bana bu yaşam yolculuğunda kılavuzluk yapıyor.
Önceden yaşam yolunda yalnız yürümeyeceğimi düşünürdüm. Mutlaka bir yol arkadaşı olması gerektiği kanısındaydım. Ama öğrendim ki, tek başına daha emin adımlar atabilirmişim. Hayatın bir parçam olduğunu zannederdim. Farkettim ki ben hayatın bir parçasıymışım.
Düne gelene kadar başkalarının mutluluğu için çabalardım. Artık biliyorum ki mutluluk bir tür zenginlikmiş. Meğer ben mutlu olduğumda herkes zenginliğimden pay almaya çalışırmış. Kendi doğrularımı başkaları için göz ardı ederdim. Öğrendim ki insan, herkese ve her şeye rağmen doğru bildiğini yapmalıymış.
Sevmeyi herkese sessiz kalmak sanırdım. Sonunda da yollarım hayal kırıklığına ve kırgınlığa çıkardı. Fark ettim ki kendinden ödün vermek sevgi değil öz saygıya hakaretmiş. Gerçek sevgi, bir insana olan iyi niyetini koruyabileceğin mesafede durmayı bilmekmiş.
Özgürlüğü ise sadece çekip gitmek olarak algılardım. Fakat zamanla özgürlüğün gitme arzusunun kölesi olduğunu öğrendim. Uzaklaşmaya çalıştığım her şey, gittiğim yere benimle birlikte gelirmiş.
Karanlığı en büyük düşman bilirdim. Aydınlığın ise karanlıktan hiç bir çekincesi olmadığını fark ettim. Yıldızları yoldaş edindim kendime ve hiç korkmadan yürümeye devam ettim.
Bilgi, bilenin elinde değerlidir
Bilge insan her halinden fark edilir sanırdım. Oysa bilgeliğin sadece farkında olmak ve farkedilme çabasından uzak olmak olduğunu öğrendim. Bilmenin insanı yücelttiğini zannederdim. Bilginin bilenin elinde değerli olduğunu öğrendim.
Çok kitap okumanın insana değer kattığını düşünürdüm. Meğer okuduklarını hayata geçirmek erdeminden yoksun insanın elinde kitaplar bir kağıt parçasından farksız kalırmış. İnsanın duruşunu ideolojisinin belirlediğini düşünürdüm. Para ve lüks yaşamın satın alamayacağı hiç bir ideoloji olmadığını öğrendim. Nezaketin insanın imzası olduğunu zannederdim. Ama çoğunun nezaketi maske olarak kullandığını öğrendim.
Yolculuk telaşım
Yaşam yolcuğulunda varacağım yere bir an önce varmak telaşıyla paniklerdim hep. Farkettim ki yürüdüğüm yolları iyice tanımadan geçer gidersem hiç bir yere varamazmışım. Hayatın bir adım önünde olmak isterdim, oysa hayat onun yanında yürürsem anlamlıymış.
Alkış ve ödül beklemek boşunaymış hayattan. Çünkü zaten başardığım her şeyin bana hediye edilmediğini her birini hak ederek alnımın akıyla kazandığımı öğrendim. Hayatın ihtişamlı bir başkaldırı olduğunu sanırdım. Meğer hayat her koşulda başını dik tutmak ve bir adım daha ileri gitmekmiş.
Sonuç
Yalnız başıma başladığım bu yolculukta pek çok farklı yol arkadaşım oldu. Pek azı iyi ama çoğu bencil ve çıkarcı insanlardı. Hayatımın yarısı bu insanlara uygun adımlar atarak geçti. Yol boyunca pek çok kez düştüm, kendim kalktım. İtildim tekrar düştüm yine kalktım devam ettim. Ama öğrenmekten, çalışmaktan hatalarıma rağmen devam etmekten asla vazgeçmedim. En sonunda ruhumu ve bedenimi yasladığım, arada sırada gölgesinde dinlediğim bilge bir çınar çıktı karşıma. Şimdi artık yavaş adımlarla yürüyorum, sakince etrafıma bakarak, güzellikleri görerek ilerliyorum. Acelem yok, bütün hırslarımdan arındım. Az olmak ne güzelmiş. Meğer yol ne güzelmiş.
Meğer bende eksik olan şeyi gözlerimle tamamlayamazmışım. Panikle aradığım şeyi Dünya’da değil yüreğimde bulacakmışım. Okuduğum tüm kitaplar, tüm hesaplar, akıl oyunları, sayfalarca laflar, sevginin yerini tutmazmış anladım. Okuyarak öğrendiğim her şeyi severek anladım.