Parfümün yolculuğu, yaklaşık 4000 yıl önce Sümerlerin damıtma ve ekstraksiyon tekniklerini kullanarak güzel kokulu bitkilerin özünü elde etmeleri ile başlamıştır. Parfümden önce güzel kokulu ağaçların kabukları tütsü olarak kullanılırdı ayrıca şarabın içine kuru çiçek yaprakları konulur ve damıtılarak güzel kokular elde edilirdi.
Sümerler parfümü güzel kokmak için vücutlarını yağlamakta kullanırdı, hatta ölülerini bile bu güzel kokulu yağlar ile ovarlardı, bunu yapmaktaki amaç ise ölülerini kötü ruhlardan korumaktı.
Yazılı kayıtlarda adı geçen Tapputi adlı Babil’li kadın kimyageri dünyanın en eski kimyageridir. ( M.Ö 2000 )
Babil dünyanın ilk başkentidir, ilk metropolü de diyebiliriz. Tapputi her anlamda çok iyi gelişmiş olan bu şehrin sarayında yaşamıştır. Kendine ait laboratuvarında Babil’in bin bir çeşit çiçeklerini kullanarak eşsiz esanslar elde etmiştir.
Babil’ in bir başka parfüm atölyesi de Kıbrıs’ın kuzeyinde bulunan Pyrgos kasabasında bulunmuştur. Bu atölye Asur kraliçesi ve tanrıçası Semiramis tarafından kurulduğu da rivayet edilir.
Babil’den Avrupa’ya parfümün yolculuğu
Parfümün yolculuğunda İspanya ve Fransa etkisi
Parfüm Avrupa’ya Abbasiler döneminde taşınmıştır. Abbasi Halifesi Harun Reşit’in kimyacısı El-Cabirdi. Yazdığı kitaplar da Avrupa’da kimyanın prensiplerini anlamasında oldukça yardımcı olmuştur. Fakat islami usüllerde alkol kullanımın günah ya da haram olmasından sebep esans (amber) olarak kullanılmıştır.
Parfüm alanında oldukça ünlü olan ikinci bir kimyager de El-Kindi’dir. Avrupalılar El-Cabir ve El-Kindi’nin kitaplarından kimya tekniklerini öğrenmiş ve Avrupa’yı parfümle tanıştırmıştır.
Sümerlerden beri kötü ruhları uzaklaştırmak için kullanılmıştır. Parfüm daha sonraları gündelik hayatta kullanıma geçmiş ve kozmetik olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Kokular Avrupa’da nasıl parfüm oldu?
Parfüm Avrupa’ya girince önce alkol ile tanıştı. O dönemde İslamiyet inancı nedeniyle alkol kullanımından uzak durulmuştu. Macar kraliçesi Elizabeth’in isteği üzerine “Macar Suyu” adında bir kolonya üretilmiştir. Bu alkol kullanılan ilk parfüm türüdür.
Kolonya, esans, güzel kokulu yağlar derken parfümün Avrupa serüveni başlamış. Parfüm, özellikle soylu kesimin gözdesi olmuştur.
Orta Çağ’da genellikle suya karışan mikrop ve bakterilerin sebep olduğu hastalıklar görülürmüş. İnsanların genellikle öldüğü görülünce su kullanımından uzak durulmuştur. Salgın hastalıların sulardan yayıldığı düşünülmüştür. Bu nedenle insanlar yıkanmaktan ve sudan uzak durmaya çalışmışlardır. Ancak bunun daha kötü bir tabloya sebep olacağını düşünmemişlerdir. İnsanlar kirlilikten dolayı üzerine sinen kötü kokuyu gizlemek için parfüm kullanımını arttırmışlardır.
Geç Orta Çağ’da ortaya çıkan veba salgını parfümü daha da önemli kılmıştır. Çünkü insanlar yıkanmak yerine parfüm kullanmayı tercih eder hale gelmişti.
Fransızlar suya dokunmaktan korkar olmuştur. Bu da kirlilikten dolayı etrafa kötü kokular yayılmasına neden olmaya başlamıştır.
Bazı kaynaklara göre Fransız soylularında tuvalet kullanma alışkanlığı pek olmadığı belirtilmiştir. Verilen davetlere katılan soylular ihtiyaçlarını gidermek için salonun bir kenarına yapılan özel bölmelere giderlermiş. Tuvalet kovaları özel görevliler tarafından dışarı taşınırmış. Oluşan kokuyu baskılamak için hizmetlilerin salona sürekli parfüm döktüğüne dair bilgiler bulunmaktadır.
Fransızların parfüme olan düşkünlüğün altında başka sebepler vardı. Amaçları hiç bir zaman güzel kokmak olmadı. O dönemde yaşanan kirlilikten oluşan kötü kokuları gidermekti.
Ve parfüm böylece kötü kokuyu gizlemek için kullanılmaya başlandı. Parfümün günümüze kadar olan yolculuğu her şeyde olduğu gibi iyiden kötüye doğru değişti. Günümüzde gerçek çiçeklerden damıtılarak üretilen parfüm oranı oldukça azdır. Kimyasal formüller ile geliştirilen parfüm kullanımı daha yaygındır.