Bu yazım anneler gününe ithafen olacak. Yazmaya başlamadan önce anneler günün nasıl özel bir güne dönüştürüldüğünden bahsetmek isterim. Anneler Günü, annelerin sevgisine ve fedakarlıklarına saygı göstermek için kutlanan özel bir gün olarak bilinir. Anneler Günü’nün kökeni antik Yunan ve Roma’ya dayanmaktadır. Yunan mitolojisinde, ilkbaharın ve bereketin tanrıçası Rhea ve Kybele adanmış bir festivaldir. Roma mitolojisinde ise Magna Mater olarak bilinen Cybele’ye adanmış bir festival olarak kutlanırdı. Bu festivallerde, tanrıçalara saygı göstermek için çiçekler, şarkılar ve danslarla dolu şenlikler düzenlenirdi. Kybele ve Rhea mitolojide kadın olarak simgeleştirilmiştir.
Anneler Günü, modern çağda 1908’de Anna Jarvis tarafından ABD’de başlatıldı. Anna Jarvis, annesinin vefatından sonra kendi annesi ve tanıdığı diğer annelerin anısına bir anma günü düzenlemek istedi. Bu fikri, annesinin ölüm yıldönümü olan ikinci pazar gününe denk gelen Mayıs ayında gerçekleştirmiştir Anna Jarvis, annesinin anısına düzenlediği bu anma günüyle birlikte, tüm annelerin fedakarlıklarına saygı duyulması ve bu fedakarlıkların takdir edilmesi gerektiğini de vurgulamıştır.
Anneler Günü, her yıl Mayıs ayının ikinci pazar gününde kutlanır. Bu özel günde annemizin sevgisini ve fedakarlığını takdir ettiğimizi gösteririz. Onlara minnettarlığımızı göstermek için küçük armağanlar alırız.
Annelik bir sanattır
Annelik bir sanattır ve bana göre herkes sanatçı olmamalıdır. Çocuk doğurmak ya da bir canlıya annelik yapmak bir tür sanattır. Tabi her sanat dalında olduğu gibi bu sanatın da iyileri ve kötüleri vardır. Etrafımızda anneliği beceremeyen pek çok kadın vardır. Anneliği ego tatmini olarak algılayıp kendi süper egosuna iyi gelsin diye çocuk yapanlar kadınlar. Üstelik bunu marifetmiş gibi tüm dünyaya ben çok başarılı bir anneyim diye ilan eden kadınlar. Dünyaya getirdiğimiz çocukları bir amaç uğruna mı getiriyoruz yoksa onları gerçekten var etmek için mi doğuruyoruz? Bence bu sorulara cevap bulmadan anne ve baba olmamalıyız.
Gözlemlediğim öyle ilginç anne örnekleri var ki ve o kadar umursamazca yaşıyorlar ki. Dünyaya getirdikleri çocukları birer ticari araç olarak görüyorlar. Mesela Almanya da yaşayan dört çocuklu bir anne bu çocukları devletten para almak için yaptığını anlatıyor utanmadan. Ya da evliliğini kurtarmak için çocuk yapıp erkeği kendine ve çocuğa mecbur bırakan anneler de var. Doğurduğu çocuğu kendine rakip görüp ona düşman olan anne tanıdım mesela. Bu örnekler çok çeşitli ve can yakıcı ama hepsi gerçek. Bu işin çirkin tarafı. Bir de masum ve kırıcı tarafı var ki o daha da kötü.
Anne ve çocuk olamayanlar
Hayat bazen ayrımcılık yapar ve kimimiz hiç bir zaman anne olamayız. Kimimiz de anne şefkatinden yoksun bir çocuk olarak büyürüz. İşte böyle zamanlar da anneler gününü icat eden kadının ne kadar acımasız ve bencil olduğunu düşünürüm. Annelik kişiden kişiye değişiklik gösteren bir durumdur ve çoğunluk bu konuda oldukça hassastır. Günümüzden örnek vermek gerekirse 6 şubat depreminde bir anda binlerce çocuk annesiz kaldı ve yine binlerce kadın da evladını yitirdi. Bu korkunç acıyı hep birlikte yaşadık. Üzüldük ağladık ama sonra anneler günü geldi ve bizler anne ve çocuk olarak, artık anne ve çocuk olmayanları unuttuk. Bu özel günü her yıl olduğu gibi abartılı bir coşkuyla kutlayacağız. Oysa anne ve çocuklar olarak bu acının tarifsiz olduğunu asla unutmamalıydık.
Bazı kadınlar fizyolojik nedenlerden dolayı anne olma şansına sahip değildir. Bunun için her yolu deneyenler, bazen amaçlarına ulaşır bazen de imkansız olduğunu öğrenip kaderine razı olur. Sonuç her ne olursa olsun annelik hayaliyle yapılan her şey çok özeldir. İnsanlar bunun ne kadar zahmetli ve yıpratıcı olduğunu bilmez ya da umursamaz. Bu durumun hassasiyetini önemsemeden anneliği bayramlarla kutlarlar. Halbuki bayramlar herkesin birlikte kutladığı özel günlerdir.
Anneler Günü bayramı ve Kapitalizm
Tarihçesine baktığımızda anneler günü bir tür bahar bayramı olarak kutlanmıştır. Günümüzde tüm özel günlerde olduğu gibi bu da kapitalizm tarafından köleleştirilmiş bir sisteme dönüşmüş durumda. Fakat bazı özel şeylerin maddi karşılığı yoktur, annelikte bunlardan biridir. Kapitalizm insanları hep sevgi ve duygulara dayalı sömürmeye özen gösterir. Bu konuda da oldukça başarılıdır Çünkü annelik hem sevgiye hem de duygulara dayalı bir durumdur.
Annelik algısında yapılan en büyük yanlış “ben seni doğurdum, sen bana her zaman borçlusun”dur. Bu durum anne ve çocuk ilişkisini bir tür mecburiyete dönüştürür. Manipülasyon her ilişkide olduğu gibi bunda da tahammül etme çabasına dönüşür ve böyle olunca da işin içine Persona ve Gölge girer. Kendini borçlu hissettirmek en çok kullanılan manipülasyon şeklidir. Hem evliliklerde hem de ebeveyn çocuk ilişkisinde bireyler bunu her fırsatta kullanır çünkü ilgi görmenin en kolay yolu manipülasyondur. Buna kişilerin birbirini kullanma yöntemi de diyebiliriz. Yük olmak, sevgi yetersizliğinin verdiği duygusal çöküntü ve bunu gidermek için duygu sömürüsü yapmak. Bunlar klişeleşmiş psikolojik bozukluklardır.
Oysa yük olmadan yaşamak en güzelidir
Oysa yük olmadan yaşamak en güzelidir. Çocuğu geleceğinin garantörü olarak doğurup ona bu baskıyı yaşamının her anında hissettirmek adaletsizliktir. Anne babalar olarak bu adaletsizliği yapıp karşılığında adaletli evlatlar beklemek en büyük hatadır. Çocuk sahibi olmak keyif işi değildir aksine büyük sorumluluk gerektiren bir durumdur. Bu nedenle “yaptım oldu” demek yerine, dünyaya getirmeye karar verilen çocuğu en iyi şekilde nasıl donanımlandırmayı düşünmek daha akla uygundur. Kimse kimseye borçlu olarak yaşamamalı, hele ki annemize karşı asla borçlu hissetmemeliyiz. Çünkü borç alacak ilişkisi sadece ticarette olur. Annelik ticarethane değildir, çocuklarımızda bizim işçilerimiz değildir. Kendimizi bu şekilde edersek çocuklarımızda bize ticarethane gözüyle bakar. Bu hepsinden daha can yakıcıdır. Yaşam yolculuğu içerisinde elbette olumlu olumsuz tüm faktörlerin önemi vardır. Ancak bunlara gerekli değerleri vermek kişisel tecrübe ile edinilmiş bir olgudur.
Bana Göre Annelik
Bana göre annelik içgüdüsel olmalıdır. Yani her kadın anne olmak zorunda değildir. Bazı kadınlar anne olmayı sevmez ve istemez. Fakat her konuda olduğu gibi bu konuda da toplum baskısı ön plandadır. Başkaları ne der diye çocuk yapmak ve bunun acısını çocuktan çıkarmak toplunun umurunda mı ona bakmak gerekir. Bunun haricinde anne baba olma karar alan bireylere tıpkı araba kullanmak için verilen ehliyet gibi bir tür belge yeterlilik belgesi verilmelidir.
Kendi çocuklarımı dünyaya getirip büyütürken tamamen içgüdüsel davrandım, onlara kendilerine ve bedenlerine saygılı olmayı adaletli olmayı ve kimseye muhtaç olmadan yaşamayı öğrettim. Bence bu gayet yeterli. Dünyaya getirdiğim çocuklar benim kölelerim değil. Birbirine bağlı ama bir o kadar da özgür insanlar olarak yaşamak güzel. Aksi olursa saygı ve sevgi yerini tahammüle bırakacak. Tahammül ederek yaşamak da içten içe öfkeye dönüşecek. Bence kimse çocuklarıyla düşman olmamalı ve anneliğini çocuklarının omzuna yüklememeli.
Sonuç olarak Anneler günü
Anne olmak çok güzel ve bunun maddi karşılığı asla olamaz. O nedenle ben hiç bir zaman anneler gününü kutlamam. Çocuklarıma anneliğime dair vurgu yapmam. Anneleri olduğum için paralar harcayıp hediyeler almalarına izin vermem. Onların düzgün bireyler olarak yetişmeleri kadar güzel ve değerli bir armağan yoktur. Çocuklarıma her zaman söylediğim bir söz vardır. Ne olursanız olun, başınıza ne gelirse gelsin bu evde yatacak bir yatağınız var. Çünkü gerçek sevgi özgür bırakmaktır.